12 Ekim 2015 Pazartesi

Göz

Gözleri parladı. Karanlık henüz bastırmamıştı, alaca bir sessizlik çökmüştü tepelere, belki belkilerle sürdürülebilecek, uzatılabilecek bir sessizlikti. Bu sisli havanın bir bozguna sebebiyet vereceğini düşünmemiştim.

Ben telefon edip, geleceğimi bildirdim. Kasım soğukları bozkır şehrinin dört bir yanından içerlere işlemeye başlamıştı bile, soğukluğu ile cömert bu şehir, beni mutlu etmek hususunda aynı cömertliği gösteremiyor niyeyse. Yıllardır geliyorum gidiyorum, aynı soğuk hep içime işliyor, beni kaskatı bırakıp bir tren camından boş gözlerle sürekli dışarıyı izlememe sebebiyet veriyor. Şehrin en işlek caddesi bile beni kabul etmemek için adamlarını önüme çıkırıp, beni kaçırmanın yollarını genişletiyor. Uslanmayanın hakkı yoktur, sırasını da bilemez, karıştırır her şeyi. Alır iyiye yorar.

Sıcak bardak derimin altına nüfuz edip, elimi hissis bir boşluğa çevirmiş. Ben yanmıyorum, yanmam efendim. Ciğerlerime çektiğim bu soğuk beni ne kadar zangırdatsa da üşümem ben, yoluma devam ederim.

Unutana kadar bir boşluğa bakarım, beyaz olmasına dikkat ederim. Sonra istediğim renkleri çıkarıp bir yüzü tekrar inşaa ederim, becerebildiğim kadar. Yeteneğimi her daim sorgularım ama, bunu hiç eksik etmem. Sanırım benden iyi bir ajan olurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...