27 Şubat 2017 Pazartesi

Ağrı

Hava bozdu. Dünden geriye bir şey kalmadı. Kitapları açık bırakıp yerimi değiştiriyorum sürekli, hazırladığım ada çayını içmeyi de unutmuşum.

Bir okyanusun ortasındaki adaların isimlerine bakıyorum bir avrupadaki şehirlerin denize olan uzaklıklarını hesaplamaya çalışıyorum.

Asıl çabam sırtımdaki acıyı unutmak, içerden tedavi etmeye çalışıyorum ada çayındaki etkin maddeye güvenerek.

Her şey gelip aynı hiç'e dayanıyor. Ne yapsan olmuyor.


23 Şubat 2017 Perşembe

İstasyon

tren ne zaman hareket edecek bilmiyorum. Bekledikçe dudağımın kenarındaki uçuk büyüyor sanki. Bekledikçe her şey ağırlaşıyor da. Ben ağırlaşıyorum. Bilmediğim, farketmediğim bir yük sırtıma konmuş gibi. Ayaklarım yere daha çok basınç uyguluyor, gözlerim rayları her an yerinden oynatabilir sanki. Bir düdük sesi bekliyorum, sonra trenin tekerleklerinin üzerinde bir alçalıp bir yükselerek tekerleklere ritmi veren o demir parçasının sesini duymak ve hareketi hissetmek.

Müthiş bir şey, raylarda bazen bir caz kopuyor.

Uzaklara bakmayı seviyorum, tepelere doğru engebeli araziyi, kıvrımları, renk değişikliklerini takip etmeyi. Tepelerden aşağıya bakmayı da seviyorum, azalan ışığı kaybolan renkleri. Karanlığın çökmesiyle büyüyen belirsizlik, sadece ses olma çabası.

Belki bir iki yıldız.

 Rayların temasından fışkıran tiz çığlık, uykuyu bölüp bilincin altına giden yolları kesiyor.  Ayırdına varamıyorum camlara çarpan ağaç dallarının uykusuzluğunun benim  uykusuzluğum üzerine etkisine. Sarsıla sarsıla arkamda bırakıyorum görüntüleri, zamanın masasından bir nefes daha uzaklaşıyorum.




21 Şubat 2017 Salı

toprak

Güneşte bekletiyorum
Biraz daha uzun bakabilmek için
Hafiflemiş görüntüsüne
Acıyı toprağa vermek lazım

Sakin bir at sırtındayım
Rüyamda
Kokusunu hiç unutmadığım
Bir şeyler oluyor
Ayaklarımın altında

Rüzgarı çiğniyorum
Nefesimi tutuyorum
Kaybolmuyor görüntü
Azalmıyor sırtımdaki acı

Sağrısında kuzguni siyah
Varolmayan ülkeye sürükleniyor
Anlaşılmayan gök
Toprağa dökülüyor

Toprağın kokusu
Havadaki acıyı topluyor
Herkesin omzundan dökülüyor
Elden ele uzanan acı




4 Şubat 2017 Cumartesi

Tel dolap

Tel dolapta saklıyorum, ortalarda bırakamadıklarımı. Ben dahil kimse görmüyor onları artık, yeraltına çekilmiş yasal olmayan bir durumları var. Zamanın kırılganlığı, asimetrik yapısı  bir toz tabakası olarak çöküyor üzerlerine. Ortalarda olmama hali, gelişi güzel boşluğa çizilmiş bir resim gibi, kimse bakmıyor yahut ilgilenmiyor boşluğun büyüsü ile.

Akerdeon sesiyle doluyor her yer , zaman aralanıyor sanki bu sesle. Çarpık bacaklı çirkin çocuklar şarkı söylüyor meydanın en geniş noktasında, susturamıyorum. Güneşli odaların geniş pencerelerinde zaman çözülüyor.

Bir parçayı daha sürüklüyorum kendimle, tel dolaba. Dağılan nesnelerin parçaları yansıyor duvarıma.




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...