5 Eylül 2020 Cumartesi

Yaz

Köprüde ay, sanki ilk karşılaşma 
çöküşten sonra ne olur her şeye
Yedi yedi ekledim bilinmeyenleri
Uzunca yolların sonunda

Ham bir yeni dünya, tadıyla 
Sokaklarda dolaştıran beni 
Bütün saatler çalışır 
Nehirler akarken



22 Haziran 2020 Pazartesi

Masa

Ellerim masanın altında
Taşıyamadığından değil masanın
Sevda ile sevgi arasında
Beceriksiz kaldığından

Halbuki çıkıverse
Işıldayan güne
Çiçeklerin kokusunu taşısa
Yıldızları gezdirse gözlerinde

Şehrin adından kurtulsa
Gemilere takılmasa gözleri
Söz gelimi
Kendine yeni bir isim verse


19 Haziran 2020 Cuma

2 Haziran 2020 Salı

döngü

Bir kıyının kıvrımında dünden kopup gelenleri birleştiriyorum
Hangi şey ayırıyor bir sonu sonsuzluktan

Unutan öfkelerimi saçma sebeplerle değiştiriyorum
Bir gün daha bekliyorum olacak olanı
Bir değişmezi sunarken hayat

Wadi Rum

"Bir kum tanesi bir çöldür ve  bir çöl bir kum tanesi ve şimdi tekrar sessizliğe gömülelim." Halil Cibran

Uçsuz bucaksızlığın ortasında sonsuzluk hissi uyandırıyor insanda bu görüntü. Ufuk çizgisi hiç hareket etmeden öylece bekliyor. Uzayan bitimsiz bir an gibi, bir rüzgar duyuluyor kumların arasında, her şeyi yerinden edecek kadar cevval. Sesi fırtınalı denizlerin kükreyişini anımsatıyor yer yer, yüzüme çarpanlar ise deniz tuzu yerine kum tanesi.

Akabe körfezini döndükten sonra çölün içinden geçen demir yolunu yanımıza aldık öyle devam ettik yeni bir rüyanın içine içine. Bizi karşılayacak görüntüleri tahmin edebiliyor olsak bile yaşayacağımız duyguların tarifini yapabilmek hala çok mümkün görünmüyor. Dışınızda sonsuz genişleyen kırmızı-turuncu kayalıklardan oluşmuş bir dünya içinizde kocaman ve genişleyen bir boşluk duygusu. Yutkunmakta zorluk çekeceğiniz bir an. Kaybolmuşluk duygusu.

25 Nisan 2020 Cumartesi

Petra 2


Yaklaşık 100 kilometre kare alanı kaplayan UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine 1985 yılında dahil edilen Petra antik kenti insanı büyüleyen bir görünüme sahip. Kızılca bir vadinin içindesiniz kırmızı kırmızı yükselen kum taşından oluşan kayaların içine, üstüne neler neler nakşedilmemiş ki. Petra antik kentinde tiyatro, tapınak, ev gibi yapılar bu kırmızı kireç taşına oyularak yapılmış.El-Hazne ve Roma döneminde yapılan amfitiyatro ve manastır en bilinen yapılar.Belki de Orta Doğu' nun ilk tiyatrosnunu yapan Roma, bir daha koyu kırmızı bir tiyatroyu hiçbir yerde yapamamıştır herhalde. Öyle koyu bir kırmızı ki insana acayip bir enerji veriyor, taşın içerisinde yer alan halka halka renk geçişlerini de görebiliyorsunuz.


Kum taşından oluşan kaya bloklarına oyulmuş tek şey amfitiyatro ve El-Hazne değil elbet , tapınaklar, mezarlar ve rölyeflerden oluşan yapılar topluluğu söz konusu. Ve bunların hepsinin içinde bulunduğu vadinin kendisi de bir doğa harikası. Vadinin her yerini yürüyerek gezmek vadinin büyüklüğü düşünüldüğünde pek mümkün değil. Bazı turistler  El-Hazne'nin olduğu yere kadar faytonlarla gelip muhteşem kapıyı yeterince gördüklerine kâni olduktan sonra vadinin dere yatağını geçtikten sonraki kısmını yani yükselen dik kayalarla kaplı alanı eşek sırtında aşıyor.

 Asıl macera da aslında bu kayaların sırtında yapılan yolcuktu bence. Güneşin eğimini azaltmasıyla beraber kanyonun üst başından gelen sert rüzgar üstünüzden bütün tozu üfleyip sizi titretip öyle geçiyordu. Öğlen güneşine aldanıp vadiye girerken montlarımızı yanımıza almamıştık sırt çantamda iyiki orda bulunan bir çift eldiven ve bir peştemal sayesinde soğuğun etkisini ben kendi hesabıma kırmaya çalıştım. Kanyonun renkleri ve dönüp dönüp geriye baktığınızda arkada bıraktığınız manzara, muhteşemdi. 

Petra, MÖ 400 ile MS 106 yılları arasında Nebatiler'e başkentlik yapmış.   Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilene kadar başkent olarak varlığını sürdürmüş önemli bir şehir.  400'lü yıllardan sonra deprem ve ekonomik sıkıntılardan dolayı kent gözden düşmüş ve zaman içinde unutulmuş. 19. Yüzyılda isviçreli bir arkeolog tarafından bulunana kadar da varlığı unutulmuş bir yapı olarak kalmış. Hem arkeolojik kalıntılar hem de vadinin kendisi görülmeye değer.


Nebatilerin yaptığı  El-Hazne isimli yapı yukarıdan aşağıya doğru inşa edilmiş. Her katta altı sütun bulunuyor. İçeriye girmek ve yapıya çok yaklaşmak yasak . Nebatiler suyu saklamam için kayaların içine sarnıçlar oymuş, kayaların dış kısımlarına ise arklar yapmışlar. Sulama için kullanılan su ile içmek için kullandıklarını da ayrı ayrı su yolları yaparak ayırmışlar. Su, her zaman kıymetli ister çöllerle kaplı bir alanda olsun isterse şırıl şırıl nehirlerin aktığı başka bir coğrafyada. Yapılan son araştırmalar bu yapının altında Kral mezarı olduğunu gösteriyor. Ama dediğim gibi yapıya çok yaklaşmak da mümkün değil kaldıki içerde neler var onları görelim.

31 Mart 2020 Salı

çöl

Gökyüzü her zaman güzeldir, çoğu insan için böyledir bu.  Uzaklara bakmak ufka doğru yol almak insanda hakikaten bulunduğu halden çıkıyormuş hissi uyandırıyor. Ama gece göğünün zarafeti hiçbir şeyde yok. İnsanı içine çeken büyülü bir kara delik gibi.  Gökyüzüne doğru tapınaklar kurup gözlem yapabiliyor olmak ne mükemmel bir şey.  
Çölde gökyüzüne doğru çevirince insan başını bir daha başka bir yere bakmak istemiyor. Anlatılamayacak bir sarsıntı, büyülenme hissi yaşıyorum.


Wadi Rum inanılmaz büyülü bir yer. Gündüz çok başkaydı. Güneş vurdukça kızıla dönen  kayalıklar. Uçsuz bucaksızlığın ortasında yani göz alabildiğince çölün ortasında bir heyula gibi dikilen kayalıklar. Denizi ilk kez gören bedevi gibi hissettiriyor insana kendini. Kelimeler hakikaten yetersiz olabiliyor.  Coğrafya'nın muazzamlığı. Bu gece burda yok olabiliriz insan daha ne görüp ne yaşayabilir ki dedirtiyor.

23 Mart 2020 Pazartesi

Sarı


Sokaklar büyür yağmurlar altında
Kaldrımların peşisıra akar
Sarısı çoğalmış uzun duvarlar

Denizden gelmek istiyorum
Milyonlarca yıl evvelinden
Dinmeyen fırtınalardan
Soğuk ve çok soğuk dünlerden






1 Mart 2020 Pazar

Petra / El Hazne I

İlk defa yolculuğa çıkacak gibi heycanlandım nedense. Petra' yı görebilecek olmak büyük bir olaydı benim için. Böyle bir hayalin elle tutulur gözle görülür bir gerçek olması az şey değildi. Yıllarca dokunulmamış bir hayalin üzerindeki tozları üfleyince beliren o şeyi görebilecektim, benim için gerçeğe dönüşecek, olacak olan bir hayal. Hiç tereddüt etmedim , görünce sükut-u hayal yaşarım diye düşünmedim bile. Aldım biletimi yollara düştüm.

Önce Amman sokaklarıyla başladı Ürdün macerası. Yedi tepeli bir şehir. Yokuşlar inip yokuşlar çıktım, hatta merdivenler inip merdivenler çıktım desem daha doğru. İnişlerin ve çıkışların hesabını tutmuyorum ama akşam vakti tatlı yemek için 136 basamağı önce inip sonra gerisin geri çıktım. Başka türlü o tatlının kalorisini nasıl düşünmezlik edebilirim. Merdivenleri ben saymadım, başkası yaptı. Ürdün'ün tatlıları ve elbetteki yemekleri hatta mezeleri ve atıştırmalıkları diyeyim gerçekten güzeldi. Amman şehrine dönecek olursam vakti zamanında o bölgeleri mesken tutmuş Roma'dan kalma tiyatro çeşme gibi kalıntılar var, bir kaleye de sahip şöyle etraflıca bakabilmek için. Hoş bir bahçenin içinde güzel müzeleri , sokakların köşelerinde güneşi kendine çeken kafeleri de mevcut.

Ama bir yer varki sahibiyle anılan harika bir ev. Şehre gelen bütün turistler de orayı görmeden sahibiyle konuşmadan Amman'dan ayrılmıyor sanırım. Divan Duke ya da Duke Divan. Duke unvanı kendisine Kral tarafından verilmiş. Amman'daki ilk apartman olan yapı daha sonra postahane olarak kullanılmış şimdiyse turistlerin uğrak mekanı. Duke ile beraber evin içinde dolaşmak, eşyaları incelemek zamanda yolculuğa çıkmak gibi.



Amman'ın bir tepesinin adı Rainbow daha evvel İngilizlerin oturduğu bir mahalle. sokaklar ve yapılar oldukça güzel, turistik dükkanlar ve falafelciler herkese beklentisinin karşılığını verebilecek özellikte. Amman'ın tepelerinin arasında kalan bölgesinin ismi ve en kalabalık yeri Vasatül Belet diye anılıyor. Çok kalabalık herkes orda . Sıra sıra dükkanlar, işportacılar, kaldırımları hem sağdan hem soldan arşınlayan bir dolu insan. Ne kadar kalabalıksa o kadar da düzensiz ve bir o kadar da pis görünümlü bir yer. Yerlisi yabancısı her türlü insanı orda bulmak mümkün. Kısaca Vasat  çeşitlilik anlamında insana büyük bir pencere açıyor. İlginç meyve suyu satan dükkanlar var, dükkanların önünde kova kova şeker kamışı bulunuyor burda oldukça çok tüketilen bir içeçek gibi duruyor. Meyvelerin suyunu şeker kamışı ile karıştırıp karıştırıp içiyorlar. En çok da turistler yapıyor bunu.






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...