31 Ekim 2015 Cumartesi

Kantaron

Yara izlerime mavi kantaron çiçeği yağı sürüyorum, geçmiş yaralarımın izlerine süremiyorum ama. Geçmiş üzerinde tesiri yokmuş kantaron yağının, yeni oluşmuş izleri silebiliyormuş.

Bir aşağı bir yukarı dolanıyorum, yüzüm gittikçe benden uzaklaşıyor, içimi bir şey kemiriyor. Neyin beni  mutsuz ettiğini bilmiyorum. Durduk yere değil hiçbir şey. Ben yaklaşmaya çalışdıkça bir şeyler aynı hızla uzaklaşıyor benden. Gün, kelimelerin ardına saklanmış gibi, doğru heceyi doğru tonu  bulmaya çabalıyorum. Yaşadığım bugünler, güneşte bekletilmiş, mavisi artık kırmızıya çalan kantoron özü gibi. Geçmişin izine tesirimiz yok.

Halbuki ben kendimle kalınca ayak parmaklarımla bile konuşabiliyorum, bir deniz kıyısında oturuyormuş misali dalgalara bakıp, geçen teknelerin boyunu hesaplamaya çalışıyoruz. Dünyanın  kendi etrafında dönerken yaşadığı hızı zihnimde unutmayı deniyorum. Sanırım kantaron yağı bugünün izlerine de tesir etmiyor.



28 Ekim 2015 Çarşamba

Krizantem

Bir şarkı duyuyorum hızlı adımlarla yolumu kısaltmak isterken, Müzik beni alakoyoyur. Çoğu şey apansız olur, birden bire karar verilir birden bire yapılır. Ben mesele hep aniden karar veririrm. Nedenini nasılını hiç düşünmem, bir şey yapıyorken ya da yapacaksam da yapıyorumun devamıdır. Üstüne çok düşünmeye, çok söz söylemye ihtiyaç duymuyorumdur.

Çiçekleri solduruyorum misal. Solmuş çiçekler biriktiyorum da denilebilir. küçük kafalı kasımpatlar mor olmalı -şarkı sözüyle müsemma gece vakti görünmeli- ya da mora çalan bordo, ya da dünyanın bütün renkleri. Solmuş çiçekler, yenisi olmayan tazelenmemiş bir gün gibi, ara aralıklarını yaşamamak için vazoda bekletiyorum onları ya da girişte portmantonun oralarada, kendini unutsun, kendini kurutsun.

Bazan bir şarkı, bazan bir koku kuyunun kapağını aralıyor.

27 Ekim 2015 Salı

Bavul

Haritayı katlayıp koydum  yerine. Sürekli çıkarıp bakıyorum, mesafeleri anlamaya ölçmeye çalışıyorum. Kuş uçuşu hesaplar yapıyorum. Kanatlarıma büyük gelen uzaklar, karaların ardı, dağların dibi. Dünyanın Ucundaki Fener.

Bir kırmızı bavul dolaştırıyorum peşimsıra, nereye gitsem benimle. İçinde el sürmedikerim, hatıra kavlinden şeyler. Bir sabah uyansam ve hiçbir şey hatırlamasam, bavulu açınca kendime yine eski bir ben yaratabilirm herhalde.

Boş bir alan bulup her şeyi oraya atıyorum,uzamda yer kaplamamaya çalışıyorum sanki. Herkesler sığdı da bu dünyaya bir ben kaldım sanki dışarda, kendimi dünyada değil dünyanın çatısında yaşıyormuş gibi hissediyorum. Dünya'ya ya da dünyalılara tepeden bakmak için değil elbet, alışılamayan hayatın uzağında durmak için. Kimse kafasını kaldırıp da yukarı bakmıyor zahar.


Gece göğü bugün çok güzel.

25 Ekim 2015 Pazar

sarmal

Kendime tanımadığım insanlar uyduruyorum, sonra tutup onları kendime benzetiyorum. Başka bir halin imkansızlığı mı ben olmak istemenin inayeti mi bilmiyorum. Sanki kendimi bilirmiş gibi bir de üstelik. Bazan kendi duygumu anlamıyorum, yaptığım şeylere anlam veremiyorum halbuki. Kaba hatlarıyla bildiğim ben'e hiç tanımadığım birini yerleştirmeye çalışıyorum sanki.

Dilim söylemeye varamıyorsa bir şeyi kabahat zihnimin mi olur. Dil eğer soruyu soramıyorsa ortada hala sorulması gereken bir soru kalır mı. Cevap zaten önemini çoktan yitirmemiş midir, düşüncenin sarmalı cevabı sıkıştırıp duvara yama bile yapmıştır çoktan.

Ben izleri takip ediyorum, benim spiralim hep kendine kıvrılıyor.






22 Ekim 2015 Perşembe

Çukur

Göz çukurlarım büyüyor. Sırlı camlarda değil ama, saydam camın karanlık görüntüsünde büyüyor. Her an içeri düşebilirim oluşan boşluktan.

Arası açılıyor kelimelerin. Ses etmemekten söz etmemekten duruyorlar, oyun arkadaşı bulamayan çocuğun hayaleti burda bir işe yaramıyor ya da hayali oyuncakların büyüsü. Benim kelimelerim azalıyor. Hepi topu bir masanın etrafında toplanmış üç beş kişiydik. Günlerle beraber bir birimizden artmayıp eksileceğimiz de kesindi. Ben her şeyi yanlış anlamışım. Çocukken köpek olmak isterdim zaten, sonra kurt adam olmak istedim, ay'la başka bir bağlantı yolu olabileceğini düşünmemişim, sonra da kızılderili olmak istedim. Arta eksile devam etti bu hikaye. Uzun zamandır bir şey olmak, bir şeye dönüşmek istemiyorum.

 Kimsenin aklında yer etmemek için salonu önce ben terkediyorum. Bütün kuşlar aynı anda havalandı, bir hareketin iç güdüsü.

19 Ekim 2015 Pazartesi

Hep

Hep aynı görüntüler, hep bildğimiz şeyler. Yıldızlı gece göğü, kendi sesimi duyuyorum taa içerden. Pencerenin önü yamuk, hiçbir şey koyamıyorum, her şey sonsuz bir kara deliğe sürükleniyor. Ben gövdesinden vazgeçen bir yaprak gibi boşlukta süzülüyorum, hiç yere konmadan rüzgarla ilerliyorum.

Duymaman gereken şeyler dineledim bir gece boyu, hangi mahalledeki evde kaldı sessizliğimiz. Ay ışığından yardım istedim, karanlık sokakları biraz daha aydınlatsın diyerekten. Kimseye gücüm yetmezdi, çelimsiz cılız bir çocuktum, biri bileğimi tutup bükse kollarımın ağrısı, acısı bir hafta boyunca geçmek bilmezdi. Bileklerim çok güçsüzdü, hala da öyleler, hem kolum da yamuk benim doktor söyledi, kazağımın kolu da yamuk duruyor.

Kendi kendini yiyen kendinin oburu, söz diziminde bir fazlalık yok, hayat hep aynı yerden yokluyor. Olmamayı biliyorum, hiç olmak bundan sonraki gayem.




12 Ekim 2015 Pazartesi

Göz

Gözleri parladı. Karanlık henüz bastırmamıştı, alaca bir sessizlik çökmüştü tepelere, belki belkilerle sürdürülebilecek, uzatılabilecek bir sessizlikti. Bu sisli havanın bir bozguna sebebiyet vereceğini düşünmemiştim.

Ben telefon edip, geleceğimi bildirdim. Kasım soğukları bozkır şehrinin dört bir yanından içerlere işlemeye başlamıştı bile, soğukluğu ile cömert bu şehir, beni mutlu etmek hususunda aynı cömertliği gösteremiyor niyeyse. Yıllardır geliyorum gidiyorum, aynı soğuk hep içime işliyor, beni kaskatı bırakıp bir tren camından boş gözlerle sürekli dışarıyı izlememe sebebiyet veriyor. Şehrin en işlek caddesi bile beni kabul etmemek için adamlarını önüme çıkırıp, beni kaçırmanın yollarını genişletiyor. Uslanmayanın hakkı yoktur, sırasını da bilemez, karıştırır her şeyi. Alır iyiye yorar.

Sıcak bardak derimin altına nüfuz edip, elimi hissis bir boşluğa çevirmiş. Ben yanmıyorum, yanmam efendim. Ciğerlerime çektiğim bu soğuk beni ne kadar zangırdatsa da üşümem ben, yoluma devam ederim.

Unutana kadar bir boşluğa bakarım, beyaz olmasına dikkat ederim. Sonra istediğim renkleri çıkarıp bir yüzü tekrar inşaa ederim, becerebildiğim kadar. Yeteneğimi her daim sorgularım ama, bunu hiç eksik etmem. Sanırım benden iyi bir ajan olurdu.

9 Ekim 2015 Cuma

Patti

okuduğum bütün kitapların arasına birer kalem sıkıştırıyorum. Bazılarına kağıtlar koparıp koyuyorum kitabın sırtına doğru kaydırıyorum onları. Aradığım zaman bulayım istiyorum, bazan çok ihtiyacım da kalmıyor çok esnetilmiş sayfalar hemen önümde açılıyor.

Patti'nin müziğini dinlerken, kitaplarını okurken ruhumdan bu melodiler bu kelimeler eksilmesin diye hayatı yavaşlatmayı, an'ı uzatmayı çok istemişimdir.

Bazan sebepleri bulamayız, bazan doğru soruları soramayız. Bitkin bir halde ulu ağaçların gölgesinde yürürken, mevsimin vazgeçtiği sararmış yaprakların üzerindeki hışırtı bir düşüncenin etrafını sarar. Bir şeye ara mı vermek gerekir.

Her görüntünün ötesinde, her kelimenin içinde, her sesin arkasında bir şey çağrıştırıyor varoluşumuzun benzerliğini. Herşeye bir anlam yüklemekte, evrenin tabiatımıza kattığı şeyleri, doğadaki değişimleri hayatımızın vazgeçilmezleri arasına alabiliyoruz.

Bir aşkın kıvılcımıyla geceler boyu sokakta koşabiliriz. Kız oğlanla tanışır dudağının kenarında, köpcüğünde bir şey titrer. Hayat kayar bir tebessümün yayılması hızı ve sessizliğiyle. Geceler, bir masal sesi olur, koyultulmuş kırmızılıktan içeri yayılan, hayali yerlerin tepelerinden süzülerek bize karışan, bize dönüşen bir masal.

Hayale gelen hayata sığardı ne de olsa. Bizim varettiğimiz bizsiz kalamazdı en nihayetinde. Bir yolculuğun aynasında çocukluktan başlayan bir şeyler vardır. Her şey öze doğru yapılmak istenen bir yolculuktur. Sıyrılmak istenen bir gerçek değil yaratılmak istenen bir gerçek vardır. Kabulün geç olduğu, parmaklarımın uzadığı anlar.

Bir mum yakıyorum, geçmişin tortusunun üzerine, en sevdiğim yüzüğümü çıkarıp takıyorum, bir arı gibi vızıldayacağım bugün, çiçeklerin özünü akıtırken ağzımdan.

Patti, büyümeye evrilmiş yaşamın hep çocukluğu.

6 Ekim 2015 Salı

Yara

Yine aynı kaygılar.  Değişmezin altın kuralı yoktur, tek kuralı vardır, burnunu o yerden çıkarmamak. Ya da çıkaramamak. Gün ışığını terketmek, sabitlenmek.

Bir el arabasını kumların üstünde sürüklüyorum. Durmadan dinlenmeden yapıyorum bu işi. Düz bir çizgi halinde iz bırakıyor el arabası, ayaklarımın izi yok, onlar hafifler kum ezilmiyor ayaklarımda, belli belirsiz bir yumuşaklık hissediyorum yalnızca. Bir an'ı tamamlamaya çalışıyorum, ellerimin içi patlıyor, kabarık tuhaf bir hal alıyor. Ellerim değil de bacaklarım kanamış olsa üzülmem. Çünkü ellerimi görüyorum, görünce acı çekiyorum. Bazen gözümü kapatınca ellerimin kesildiğini görüyorum, derin bir kesik eti ayırıyor, bir pembelik peydağ oluveriyor birden, yerini kırmızıya bırakacak kanyon açılırken görmek, ciğerime de kesik atılmış sızısı veriyor. En çok ciğerim acıyor. Andır Ciğer.

Dolacak birazdan boşluk, kapanmaya yüz tutacak yara. Pencereden ufka bakacağım yine. Aynı his saracak tekrar etrafımı, üzgün müyüz ciğer, biz bu halden kurtulamayız.




1 Ekim 2015 Perşembe

çöküntü


Sarsılıyor her gün gerçekliğim. Aslında ben gerçek olduğumu hiç düşünmüyordum, yani kendimi kendi hayalimin ürünü gibi bir şey olarak kurgulamaktan söz etmiyorum, başka birinin hayali filan gibi de değil.  Başka birinin yanılsaması ya da varoluşu gibi daha çok, varoluşumu kendime uyduramam mı bunlara sebep acaba. 

Bir hayâl kurup ilerliyorum, sonra hayal çöküyor. Sonra hayat devam ediyor. Ama benim bütünlüğüm bozuluyor. Zihnimde her zaman tamire koşan  bir ekip çalışmıyor. Altı üstüne çıkmak isteyen, dışarısı içeriye girmek isteyen bir bilinç bu, neden kontrol etmek zorundayım, herkes köşesinde dursun kimse yer değiştirmesin diye sınır inşaa ediyorum. Herkes huzur içinde yatsın, koltuğumdayım.

Ama yine de milyarlarca insanın yarattığı bu kalabalık hal, tükenmişliğin zirvesine kurulmuş güç, bırakın ayağımın altındaki toprak yerinde kalsın. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...