26 Nisan 2014 Cumartesi

tilki

bir tilkiyi uyuyorum. kızıl tilkilimli karaşık bir rüya görüyorum. karla kaplı bozkırın ortasında yoluna gidemeyen devam edemeyen bir tilki.

her adımda bir geri bakış, hafızanın bacasından aşağıya neler düşmüyor ki.

koşmuş, yorulmuş yüreğini gözlerine geçirmiş, atıyor yerinden sökülürcesine gözler de.

ellerimsiz, gözlerimsiz bu kış nasıl geçer. gece göğü bugün çok aydınlık, bir kuş hiç susmadan şakıyor o da
şaşırmış besbelli bu aydınlık hangi hayra gebe diyerekten ötüyor.

foxy lady demişti Jimi. hangi tilkinin kuyruğu kendini aşar ki.

24 Nisan 2014 Perşembe

acı ay ran

tutamıyorum kendimi , yersiz belirsiz bir tebessüm yüzüme musallat oldu .içerden içre acı.

bugün acı ayran diye bir şey olduğunu ve nasıl yapıldığını öğrendim. gençken Acı Ay diye bir film seyretmiştim. birbirini tartımlayan iki duygu da diyebiliriz.   bir yandan yakarken bir yandan ferahlatan bir serinlik.

çapraz bir düello, boynumdan geçirdim iki dize, gerilla halkası.

ben dağlarda uçan kuştum, uçan kuştum

kanatlarımdan vuruldum.

21 Nisan 2014 Pazartesi

vamos

bütün gitmelerin arefesindeyim. hiç hareket edemesem de beni bekleyen bir gemi olduğunu  biliyorum. denizin üzerini seyrediyorum sürekli, boyuna tavana bakan bir kedi gibi ben de denize bakıyorum. kimileyin başka bir kıyıda bekliyor beni, yanlış limanlarda bekliyorum belki, bambaşka dönemeçlerden geçiyorum, mevsimlerle kolkala.

 şurada yazdan kalma kırık bir sandalye vardı, iki mevsim topallayan üçüncüsünde kapıdışarı edilen bir sandalye. bir el kimsenin diyemediğini yapan.  fikriyatımızdaki aynılık duygusu fiiliyatta da bir değişiklik göstermiyor.

kişi ne zaman değişir duyguları değişince mi, fikirleri dönüşünce mi, pedal çeviriyorum havaya karışıyor terim, ısım. çürüğe ayırdım bacaklarımı, göbeğimi. çok mor az mor .

 mor bir dalganın içinde jimi. HENDRİX.



17 Nisan 2014 Perşembe

mağara

umutsuzluğu, huzursuzluğu, yürek çarpıntısını masaya koydum, geriye birşey kalmadı zahar. boş boş oturdum masanın yanında boyuna baktım masanın üzerindekilere.

neden olmayacak hayallere bekçilik ederiz. yola rahvan olmak varken neden oturmak bir masanın başında, üzerine koyduklarımıza, yüklediklerimize bakmak.

gün, bom bomştu,  tuhaf bir hava içimdeki koca oyukta dolaştı durdu. koyamadım elimi kolumu ayağımı bir yere.

kafası karışık filler, filler mezarlığına gitmez elbet. karanlık bir mağaraya sığınabilir belki, bir yanılsamadan kurtulmak için kendine yeni bir fikir, idea  bulabilir aslına uygun aslı gibi olan.

14 Nisan 2014 Pazartesi

dönmedolap

bir dönme dolabın gölgesinde yatıyorum. ben konuşurken lunaparkın ışıkları söndürülmüş.

gökyüzündeki en karanlık nokta nerde. geceye konanlar nerde. yakamdaki yıldız nerde.

önce sağa döndüm olmadı sonra sola döndüm olmadı sırt üstü yattım o hiç olmadı. kabus.

kolumu yastığın üstüne koydum olmadı kolumu yastığın altına koydum olmadı kafamı yastığın altına koydum o hiç olmadı.

kolumu yorganın dışına çıkardım olmadı ayağımı yorganın dışına çıkardım olmadı tamamen yorganı kafama çektim o hiç olmadı. nefes.

yüzüstü yattım sağ dizimi hafif çektim olmadı yüzüstü yattım sol dizimi hafif çektim olmadı üç yüz altmış derece döndüm bulunduğum noktaya geri geldim hiç faydası olmadı.


11 Nisan 2014 Cuma

trabzan

hafızamın , hayallerimin trabzanından aşağı kayıyorum, iniyorum, düşüyorum. zemin kayaç, hiç hayal kurmamış gibi yapabilir miyim, hafızam yoktu zaten benim gibi davrana bilir miyim.  fil mezarlığına gömülecek denli bir belleğim var halbuki.

bir nefeslensem, soluğumu hissetsem. kaymayı , inmeyi , düşmeyi bıraksam ve nefes alsam. ama kimi zaman nefesimi tuttuğumu bırakmadığımı farkediyorum.  oysa  hiç bir şeyi tutamıyorum. sonra seslesem seslensem eşe dosta.

hayatın ortasında trabzanda mola vermeye karar verdim.  tahteravalliyi yere paralel bırakalım çocuklar dengeler bozulmasın.

7 Nisan 2014 Pazartesi

bisiklet

en  nihayetinde kendime bir bisiklet almayı başardım.  evet evet sonunda oldu, yapabildim bunu. ama tabi ki bu işi yalnız başıma yapmadım, zira bisiklet konusunda pek değil hiç bir bilgim yok. rica ettim eş dost hısım akrabadan beğendiğim bisiklete gidip şöyle bir baktılar, bana olur bu bisikletle öğrenebilirsin dediler ve hatta bisiklete binmeyi bilmediğim için de beni kırmayarak eve kadar bisikleti getirmek zorunda kaldılar. zincirin halkları biraz fazla uzadı biliyorum, alt tarafı bir bisiklet ama benim hiç bisikletim olmamıştı.

adı atmaca , ne yazık ki bu ismi ona ben koymadım, bana adıyla geldi. ikinci el bir bisiklet olduğu için geçmiş sahibi ona bir isim vermiş, ikinci el kitap hesabı bazı satırların altı çizik gibi.

atmaca tabi beni kırmadı düşmeden öğrenemezsin sen bu bisikleti deyip ilk iş beni selesinden attı. sağ diz kapağımın altında kocaman bir yara kabuğu var bir kaç gündür ve vücudumun ağrımayan noktası yok gibi. bir düşmeyle vazgeçilmez hamlamadan öğrenilmez cümlelerinin yankısıyla devam edeceğim başkaca çarem yok.

bisiklet hocam da çok bu arada yirmi yıldır bisiklete binmediğini söyleyen abim, on yıldır binmediğini söyleyen kardeşim, hala ben sana öğretirim diyen yeğenim, bisikleti alıp binmek zorunda kalarakdan eve getiren damat. benim gibi bisiklete binmeyi bilmeyen ablam da hazır kapıları açık eğlenceye kendini  dahil edip o da arada mevzudan nasipleniyor.

çok geniş bir aileyiz galiba ve bisiklete binmeyi bilmeyen de iki kişiymişiz anlaşılan. biz bu işi bir haftaya hallederiz.






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...