18 Mayıs 2016 Çarşamba

Mezar

İki mezar arıyorum, ikiz bebeklere ait olması gerekiyor. Biri kız biri erkek, doğar doğmaz toprağın altına konulmuşlar. Aslında hiç doğmamışlar. Mezarında bebek ağlamaları duyan babaannemi düşünüyorum. Mezarlar arasında, insanlar arasında bağlantı kurmaya çalışıyorum.

  Kulağımda kesintisiz bir çın sesi var, kafamın içinde bir girdap başım dönüyor bu kalabalıktan.

Şehrin kalabağından kaçmak için en güvenli yer belki de mezarlık, ölüyü de diriyi de koruyor. karanlık basınca yanından yakınından geçmek istemediğimiz bir yer en nihayetinde, gündüz vakti de sıradan bir mezarlığın ziyaretçi sayısı üçü beşi geçmez. Ölülerden bir hareket beklemiyoruz, yeterince ölü olup olmamaları da sorun değil aslında, yaşamımızın bir mezarlıkta elimizden kayabilecek olması herhalde bizi bu kadar ürkütüyor. Ölü toprağını üstümüzde gezdirmediğimiz gibi, ölü toprağına basmaktan da hoşlanmıyoruz.

Benim gece veya gündüz mezarlık kayıtlarında ismi olmayan bebekleri bulmam lazım. Hiç bebek olmamış, nefes almamış bebekleri.  Gizlice yapılan bir defin töreninin kayıtları kimbilir hangi dolapların içinde küflenmiştir.


12 Mayıs 2016 Perşembe

Hal

Gün günden geçiyor, kırılıp dökülmelerim artıyor niyeyse. Zor bulmanın, zoru sevmenin kaderini büyük bir kederle gezdiriyorum şakaklarımda. Neden mi şakaklarımda, zonkluyorlar çünkü, durma kendini hatırlatın en göz alabildiğine canladırması gibi, bakışımı etkileyen bir zonklama hissettiriyor bu hal.

Eskiden de böyleydi çıkalamayan bir o hal vardı. Her nereye çelilmek istenirse istensin ya da her nereye kadar gidebiliyorsa gitsin ben yahut biz o hal'den çıkamıyoruz. Üzgünüz.

Dünya'nın değişmeyen tarihinin sıradan insanı olarak ben de değişmiyorum. Değişiyor gibi yapıp her daim bir değişmeyecek olanı sürüyorum ileri doğru. İlerisi ya da ilerde hiçbir şey yok halbuki.

Duvarı hareket ettirmeye çalışıyorum, sanki üzerinde bir şey var da onu almaya çabalıyorum. Küçük odaların karanlık diplerinde rüzgar esmiyor, perdeler de havalanmıyor, bir böcek geziyor belki yalnızca duvarda. Ürkütürsen o da gezmez.

Dünden kalmışların sabahına oturur bir devanası ağırlık. Çepeçevre bir manzaraya karşı durulmamıştır, sağımızdan solumuzdan rüzgar esmez, o hafifsemeyi hissedemeyiz.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...