12 Mayıs 2016 Perşembe

Hal

Gün günden geçiyor, kırılıp dökülmelerim artıyor niyeyse. Zor bulmanın, zoru sevmenin kaderini büyük bir kederle gezdiriyorum şakaklarımda. Neden mi şakaklarımda, zonkluyorlar çünkü, durma kendini hatırlatın en göz alabildiğine canladırması gibi, bakışımı etkileyen bir zonklama hissettiriyor bu hal.

Eskiden de böyleydi çıkalamayan bir o hal vardı. Her nereye çelilmek istenirse istensin ya da her nereye kadar gidebiliyorsa gitsin ben yahut biz o hal'den çıkamıyoruz. Üzgünüz.

Dünya'nın değişmeyen tarihinin sıradan insanı olarak ben de değişmiyorum. Değişiyor gibi yapıp her daim bir değişmeyecek olanı sürüyorum ileri doğru. İlerisi ya da ilerde hiçbir şey yok halbuki.

Duvarı hareket ettirmeye çalışıyorum, sanki üzerinde bir şey var da onu almaya çabalıyorum. Küçük odaların karanlık diplerinde rüzgar esmiyor, perdeler de havalanmıyor, bir böcek geziyor belki yalnızca duvarda. Ürkütürsen o da gezmez.

Dünden kalmışların sabahına oturur bir devanası ağırlık. Çepeçevre bir manzaraya karşı durulmamıştır, sağımızdan solumuzdan rüzgar esmez, o hafifsemeyi hissedemeyiz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...