25 Ocak 2011 Salı

menekşem

menekşemi gördüm ve paniğe kapıldım. sonra bir avazla annemi yanıma gettirtim. n'oldu çiçeğime. odanın güneşliği açılmış ve bir daha kapatılmamış menekşem yanmış kavrulmuş bütün yapraklarını kurutup kah tabağına kah toprağına bırakmıştı. sadece yazın bir geçiş noktası olarak -terasa çıkmak için- kullandığımız salonumuzun güneşliğini hangi aklı selimin açmış olduğunu öğrendim elbette ama bu sorunumu çözmedi kendime bağıracak bir insan daha bulmuştum.

menekşemi korumaya aldım yani menekşe saksımı, toprakta bir menekşe iskeleti vardı çünkü. sabahları işe gitmezden evvel yanına uğradım senin de yaprakların olacak çok yakında toprağında bir menekşe özü var dedim. sonbaharla beraber saksıda bir yeşil yaprak belirdi. yaşasın diyerekten sevinç çığlıkları attım. yaprakların sayısı arttı, budur dedim atalar neden haklı olmak zorundasınız da dedim içimden baktım menekşeme.

lodoslar şehrimizi terketmeye başlarken yani aralık ayının ilk günleri yahut kasım  ayının sonuna doğru da olabilir, menekşemi bu kez soğuğa karşı korumak için, ki bizim ev tam bir kış evidir yaz aylarında geçiş noktası olarak kullandığımız salonun kış gelince kapısını kapar bahar gelene kadar önünden geçmeyiz dolayısıyla menekşeme kış için güvenli bir yer tahsis etmem gerekiyordu ve evde olası kalan diğer bölümleri hızlaca zihnimden geçirdim, düşünülecek çok da biryer yokmuş aslında mecburen mutfak oldu seçimim. mutfak penceresinin önü biraz olmamakla beraber başlarda oldu gibi göründü bana, daha doğrusu oldu kısmında yüzdesel bir parça fazlalık vardı. bugün o payeyi geri aldım mutfaktan. bir kaç gündür menekşem üzerinde yapmış olduğum gözlem mutfağın da penceresinin önün de kuzey rüzgarlarından çok etkilendiği idi. tevdili mekanda ne kadar ferahlık olduğunu menekşemin yeni mekanında göstereceği değişimle göreceğim.

soğuk ve çok soğudur evimiz, sıcak evler hasta ediyor bizi ailecek- ama kendisini bir göz olarak niteliyorum istanbul'un gözü.manzaramızı önce moda'ya dikilen manasız otel şimdilerde o oteli de görmemizi engelleyen daha devasa bir yapı işgale başladı beton beton yaşatacaklar hepimizi bir menekşeyi diriltmek mitolijik bir öykü olur mu küreselleşen dünyanın garip ikliminde-

24 Ocak 2011 Pazartesi

sigarayı bıraktım

sigarayı bıraktım ve bunu herkes bilsin istiyorum. kadir bey'le görüşüp şehrin gerekli gereksiz bütün üstgeçeitlerini, tüm köprülereini ve hatta reklam panolarının hepsini bu bilgiyle donatmak istiyorum.ben her şeyi büyük bir seramoniyle yapan insan bence bunu hakediyorum.

sigarayı bırakmak öyle büyük bir irade gösterisi filan da değilmiş, bunca yıl keyfimi bozamam, aman huzurum kaçmasın, zaten tamamen keyiften içiyorum diyerek kendimi oyalamışım. fazla abarttım galiba bu kadar basit de değil aslında ama mümkün, çelikten iradeye gerek yok, olsa ben yapamazdım biliyorum.

sigarayı bırakmanın yegane faydası yüzüme özellikle göz altlarıma yapılan iltifatların sayısı artmaya başlayınca ben tarafından kayda değer olarak görüldü. gerçi kokusundan oldum olası hoşlanmazdım ama insanlar artık çok kötü kokuyorlar, ben de mi böyle kokuyordum diyorum şimdi. elimdeki giysimdeki kokuların farkındaydım da insanın ağzından ne fena kokuyormuş gerçekten içmeyene eziyet.

hayatımdaki zararlı şeyleri azaltıyorum yavaştan, sanırım yaşlanmanın eşiğindeyim ve burda kalmak istiyorum.

13 Ocak 2011 Perşembe

ölümüne yürüyorum

ölümüne yürüyorum sanki hep bir yerlere yetişmek zorundayım, ya da  birşeylerden mahrum kalmama çabası mı bu. hayat beni kovalıyor hatta kovuyor ben de sürekli olarak yetişmeye çalışıyorum ve bunu yaparken de yanımdakileri de sürüklüyorum. yine "ölümüne yürüyoruz" dedi birileri.evet evet, artık sokakları yavaş yavaş sakince geçeceğim, hoş sokakların hepsi birbirine benzemeye başladı artık sokaklarda görülmeye değecek bir şey de yok ama olsun ben yavaşlama kararı aldım.

en sevdiğim yazarlardan Kundera bu durumun çok da güzel kitabını yazmıştır. Yavaşlık.

"yavaşlık ile anımsama,hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır.gözümüzün önüne en sıradan bir durum getirelim:bir adam sokakta yürüyor birden bir şey anımsamak istiyor,ama anı uzaklaşıyor.o anda,kendiliğinden yürüyüşünü yavaşlatıyor.buna karşılık,az önce yaşadığı kötü bir olayı unutmaya çalışan insan,hala çok yakınında olan zamanda sanki bulunduğu yerden hemen uzaklaşmak istiyormuş gibi elinde olmadan yürüyüşünü hızlandırır.

yavaşlığın derecesi anın yoğunluğuyla doğru orantılıdır;hızın derecesi unutmanın yoğunluğuyla doğru orantılıdır. "

bendeki hız problemi tam olarak buna bağlı olmasa da günümüz madem hız ve teknoloji çağı karşısında yer almayı seçiyorum.bu blog da kendi kendini yok edecek bu ilk yazıdan sonra napalım mukadderat.

4 Ocak 2011 Salı

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...