20 Kasım 2015 Cuma

koza

Nerde yürüyorum bilmiyorum, hep'in etrafında dönüyorum sanki. Hep aynı yere geri geliyorum ya da varıyorum. Varmak değil ama bu aynı halde kalmak, bulunulan hali terkedememek. Eğer çözüm yoksa sorun da yoktur. Gidilicek yol, varılacak yer de.

Sokakları seviyorum, bir evin amadeliği yok.  dört tarafı çevrili bir yerde durmuyorsun. Sokaklar arası geçişlerle bir hayale bağlanıyorum sanki. Evsiz bir ruhun, gezgin ayakları olur.

Tahta kapısı olan bir evin önünde duruyorum, duvarlarından yeşiller sarkmış bir bahçe var arkada, belli belirsiz kelebekler, toprağın içinde solucanlar, taşların arasında tesbih böcekleri,  kuş cıvıltıları bahçeyi dolduruyor. Kelebeğin izini sürmeye çalışıyorum, su kuyusunun başında duralıyorum en sonunda. Kanatları kim bilir nerde birleşecek, nereye konacak. Ömrüme ömür verseler yitip gidecek günlerin hatırına hiç birini istemezdim der miydi acaba kelebek. Ben olsam derdim, fazla ömür lüzumsuzdur.

 ben de bir kelebek gibi bekleyip bekleyip bir kozanın içinde vakit gelince dışarıya çıkıp, kanatlarımla çiçekleri, börtü böceği selamsam peki, ama bunu yapmak için de kelebek olmaya gerek yok ki, bunu kelebekler dahil herkes bilir.

 Bahçenin kuş cıvıltılarıyla örülü ses duvarının önünde duruyorum hala, içeriye bakmaya korkuyorum ya çiçeklerden biri eksik olursa, gelmezse tırtıllar bugün kapının yanına. Ya karnımda kelebek kozası yoksa.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...