14 Nisan 2012 Cumartesi

sırılsıklam

havada bu denli yağmur kokusu olduğunu farkedemedim. sabah evden çıkmadan beş dakika düşündüm. yağmurluğumu mu giysem yoksa deri ceketimi mi, süet çizmelerimi giymesem mi acaba. yanıma şemsiye alacak kadar yağmur yağmuyor, yüketmeye gerek yok öğlene açar bu hava dedim ve deri ceket, süet çizme ve de şemsiyesiz olarak çıktım evden.

kapalı bir yerde gün yüzü görmeden çalıştığım için dışarda güneş mi açmış, yoksa kar mı yağıyor yahut hortum mu çıktı bilmeden çalışıyordum. mesaimin bitmesine beş dakika kala yeğenim aradı " canimen dışarda şimşekler çakıyor yağmur yağıyor otobüsün tekerlekleri kayıyor sen kaldırımdan yürü otobüse binme" dedi. ben de peki oğlum kaldırımdan yürürüm dedim telefonu kapattım. ardından kardeşim aradı "dışarda çok yağmur yağıyor istersen otobüsten bizim orda in, yoksa çok ıslanırsın" dedi.ona da tamam dedim telefonu kapattım.

dışarı çıkmak için binanın kapısının önüne geldiğimde herkes tek sıra halinde yanyana dizilmiş saçağın altında bekliyordu.yağmur pek de duracağa benzemiyor, başka çare yok mecbursun dedim kendime. yüreğinden başka hiç bir şeyi olmayan bir kahraman edasıyla kendimi boşluğa bıraktım ve macera başladı. bu macera nerde ne zaman ve nasıl sonuçlanacak acaba.

durağa kadar yürünecek bir dört beş dakikalık yolum vardı, yolun son bölümüne geldiğimde yol  dere olmuş akıyordu haydi dedim iki zıplayışta geçersin sen burayı.su benden daha yaman çıktı tabi, ki bugüne kadar suyun önünde durabilen hiç bir güç olmamıştır. ama bu derenin başlangıcıymış zaten otobüsle geçerken asıl çağlayanı gördüm yan yollardan akan bütün suların akamadığı bir noktada her araç geçişinde bir insan boyu yükseliyordu su. hala mı dedim oysa yılda en azından iki defa bu yolları söküp söküp baştan yapıyorlar.

otobüsten inince yine mi dedim burda da yollar küçük dere hesabına akıyordu. yol boyunca sulara bata çıka ve gökyüzünün de  tepeden  devamlı suretle ıslatmasıyla nihayet eve varabildim. yol boyunca kafamı önüme eğmek zorunda kalmıştım zaman zaman kaldırdığım da ise gözlerime giren yağmur damlasını çıkarmak için gözümü ovuşturmak.

eve geldiğimde önce ıslanmak suretiyle ayağıma yapışan ayakkabılardan kurtuldum önce, sonra ceketimi çıkarırken aynada kendime baktım evet tam da tahmin ettiğim gibi saçlarım  kafa derime yapışık bir haldeydi ve uçlarından sular damlıyordu. gözlerimin çevresinde bir renk cümbüşü vardı. ceketi çıkarınca farkettim çeketinboyun boşluğundan faydalanıp içeri süzülen yağmur hırkamın ve gömleğimin omuz kısımlarını da epey ıslatmıştı.

değişime ayaklardan devam ettim malum sıcak tutmak gerek.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...