9 Mart 2012 Cuma

yolcu

yolculuğum için gün sayıyorum. artık vakit o vakittir yani böyle biline. gün dediysem aslında daha aylar durumunda vaziyet. iberya'yı gezmeye görmeye gidiyorum. sanırım sonunda bir taş ile iki kuş vurmayı başardım - yazıktır kuş falan vuramam ben- gezi kapsamında portekiz'in de olması benim için ayrıca havalara zıplanacak, hatta uçulucak bir durum ihtiva ediyor. iber'e doğru kaç defa yolum düşerdi ki.

 ben şimdi açtım tekrar okuyorum Huzursuzluğun Kitabı'nı, Pessoa'nun oturduğu, yemeğini yediği üst katı olan deniz manzaralı restoranı bulmak istmiyorum. lizbon sokakları, şairin binbir kişilikle dolaştığı şehir. benim de ayaklarım değerken o sokaklara kendimden kaç kişi yaratabilirim. kendi neydi ki.

kulaklarımın pası da silinecek herhalde fado'larla. epeydir -bunu yaşlılıkla bağdaştırıyorum- müzikle( sezen aksu, birsen tezel ve ezginin günlüğü dışında) yenilerle özellikle bir bağım yoktu. ben de ağıtlar içinde bir kadınım nihayetinde, yıllar yılı denizden bir adam çıkmasını bekledim misal,  benim de yüreğim acılı. portekiz arabeksi diye de tanımlanabilen müzik gururumuzu okşar illa ki.

BİR KAÇAĞIM BEN

bir kaçağım ben,
doğduğumda
kendime hapsettim
kendimi.sonra kaçtım

insan sıkılırsa,
aynı yerde yaşamaktan
ben neden hep aynı
derinin altında
sıkılmadan yaşayayım?

ruhum peşime düşmüş
ama ben saklanıyorum,
umarım ne yerde, ne de gökte
bulamaz beni

yalnız kendim olmak
ya zindana kapanmak
ya da hiç olmak demek.
ben de kaçak yaşarım.
pekala yaşıyorumişte.

Fernando Pessoa


 Cevat Çapan'a yıllar yılı bize şiir çevirdiği için sonsuz teşekkürler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...