14 Mart 2012 Çarşamba

masal

masalları kim sevmez, ben bayılırım. elbette hayatım bir masala benzemediği için de kendimi çok kolay bir masal ülkesinde yeniden varedebiliyorum, bu benim için kolay bir iş. fantazya'ya adım atıyorum bir süreliğine dünayayla olan bağlarımı koparıyorum. bugünlerde pek bir sıkıcı zaten hayat, (üçüncü köprü, haydarpaşa ve sirkeci garlarının akıbeti, eğitim, sağlık gırla gider bu liste, gelecek iğfal ediliyor, gerçi ben hergün sekiz saat zaten bir fiil kurbanım )  pek tadı tuzu kalmadı dünyanın. ayrıca tuz da zarar şeker de.

geçen gün kadıköy'de arkadaşımı beklerken (malum hava da çok soğuk ) akmar pasajına bir uğrayıp sahaflarda ne var ne yok bakayım dedim. bu parasız halimle tam sahaftan iki kitap almış çıkıyordum ki gözüm yerde duran bir sıra kitaba ilişti. iki John Berger kitabının üst üste durduğu kitap yığının içinde başka güzel kitaplar daha saklıymış. bir tanesi Marguerite Yourcenar'ın Mavi Masal isimli içinde üç tane harika öykünün olduğu muhteşem kitaptı.

kitabın ikinci öyküsü olan "ilk gece" bugüne kadar üzerine onca yazılmış, düşünülmüş, konuşulmuş, cümle sarfiyatında bulunulmuş kadın-erkek varoluşu üzerine noktayı koyan bir öykü. kadın ve erkek birbirinden bunca uzak iki yaratık asla bir düzlemde yer alamayacak. bu bir gerçek.

"hayattan bir sırrın ifşasını bekleyecek kadar saf mıydı-hayat sadece hep aynı teraneyi sonu gelmez bir biçimde bize tekrarlarken?" 

saf mıyım. hem de çok.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...