4 Mart 2012 Pazar

geçmiş


geçmişten kurtulamıyoum bir türlü. anı çuvalı gibiyim hatta kayıt defteri. ama bendeki bellek doksanlı eh
tabi ki seksenler de malumunuz yıllarla dolu. ikibinlere dair fikriyatsızlıktan mıdır yoksa bu yüzyıla alışamadığımdan mı bilmiyorum belki de aslında yokumdur, yaşamıyorumdur o yüzden bir kayıtdışılık söz konusudur.

 çalışmak yorar en kıssa budur. çalıştığım için yani beynimi başkalarının kullanımına verdiğim için de mümkün tabii bellekteki boşluk. ikibinler haftanın altı günü mesayi demek aynı zamanda.

geçen karıştırdığım kitabın içinde yine beni örnekleyen bir şeyle karşılaştım. bütün kitap cümlelerinde bir deva aradığım için elbetteki buluyorum da diyebiliriz bunu yorumlamak için aslında. insan aradığı şeyi mi görür her yerde nedir algıda seçiciliğin başkaca bir versiyonu mudur yoksa ta kendisi mi. payalaşıyorum cümleleri.

"anılar tıpki kokular gibi istenmese de aniden hücum eder. nereden geldikleri bilinmeden uzaklaştırılmaları mümkün değildir, tam tersine insanı peşlerine düşürüp daha çok hatırlamaya zorlarlar, çünkü ilk andaki izlenim hiçbir zaman tam değildir. anılar ısrarcıdır, çünkü bir noktada egemendirler ve (her anlamda) kontrol dışıdırlar. başka bir değişle, geçmiş kendiliğinden bugün olur. anı bugüne muhtaçtır... anının kendine özgü zamanı şimdiki zamandır. demek ki hatırlamak için tek uygun zaman, yani anıların sahip çıktığı, anılara özgü zaman şimdiki zamandır."  Geçmiş Zaman - Beatriz Sarlo



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...