29 Ağustos 2015 Cumartesi

uyku

Bir istasyona sığınıyorum, kapıları üzerime kilitlesinler diye yalvarıyorum bir yandan da. Gece boyu ortalıktan yok olmak istiyorum. Bu şehirde artık kaçacak yer bulamıyorum, hiçbir yer güvenli değil.

Çizgiyi geçtim, tarifi olan, tasnifi yapılmış insanlardan ve duygulardan kurtuldum. Yerin altına iniyorum toprağın içine, bir solucanın karnından çıkan  nemli toprağa doğru ilerliyorum. Güvenlik kurallarını ihlal ediyorum, güvenli alanları geçip kendime belirsiz korkularla dolu bir toprak uydurmaya çalışıyorum.

Kapının kolu yok, ağacın dalı, en koyu karanlıkta bile hissedilebilecek o duygu yok. Tanıdık yerler bitti, tanıdık dünya bitti. Derenin kenarındaki taşlar, üstüne basamıyorum, ayaklarım kayıyor.

Bir gerçekten kaçıyorum, hakikatimi bulmaya doğru yola çıkıyorum. Meydan yok, istasyon yok, dar sokakların tenhalığı, alaca vakitlerin kayıtsızlığı yok.

Saat kaç. O da yok.

Bir ismin etrafında dönüyorum, kendi adımı unutuyorum. Ayaklarımın altında hep hışır hışır yapraklar, sesi saklıyor ya da fısıltıya dönüştürüyor.  Adımı kulağıma fısıldamamışlar mıydı, ben niye unuttum.

Hareket edemiyorum, tortop olmuşum bu karanlıkta, bütün kemiklerim kendini hissettiriyor. Duvara dayanıp doğrulmaya çalışıyorum, ellerim duvara yumuşak bir şey bulaştırıyor sanki. Ellerimi üstüme siliyorum pantolonumdan ellerime geçiyor bir şey. Bu ıslaklık nerden başlıyor.  Kaçarken bir kurşuna mı rastladım yoksa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...