12 Ağustos 2015 Çarşamba

Kara

kuzey penceresini açtım, şimşek çakmayacak biliyorum ama belki bir rüzgar girer içeri nerden çıktığına şaşıracağımız. Ansızın gelip havadaki nemi alan ortalıktaki tozları yerinden edip kendi etrafında evirip çeviren hayatın kıpırdamasına sebebiyet veren bir rüzgar.

Kara kuleden kara bir bakış, toprağın üzerindekini havalandıracak. Rüzgarım artmıyor yine de ilk dalga ilk heyecan geçti. Belki  Odin kuzeyin haşmetlisi bir göz atar da ortalık fırtınaya keser. Artık fırtına bekliyor kara toprak, bunlar son yıllar, ekini ekilmemiş arazinin buz tutacak yüzeyinde sertleşmiş karayı toprağın üstünden kazıyacak bir fırtına.

Sert çok sert bir rüzgar, sesi, işitenlerin bir daha aklından çıkmayacak bir gürültü olacak. Dağlar yerlerinden sökülüyor sanacaklar, hayatlarında hiç bir dağın yer değitirdiğine tanıklık etmemişler. İki kıyının birbirinin içine geçtiğine bile inanabilirler. Gün doğana kadar anlamayacaklar ama ne olduğunu, niçin olduğunu. Bir fırtınaya bekçilik etmenin ne ifade ettiğini.

Bekliyorum.

Taşım, üzerinde oturduğum ağırlık. İçimdeki keskin kenar. Karanlığını özleyen yıldız gibiyim. Soğumak için bırakıldığım bu yerde her şey dönüyor. Göktaşları kayıyor aklımdan, karalar henüz oluşmamıştı her şey mavi bir boşluğun içinden geçiyordu. Adımlarım yoktu. Yağmur binlerce yıl sonra düştü, rengi artık mavi olmayan gezegene.

Karaları yutucak fırtınanın eli kulağında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...