28 Mart 2015 Cumartesi

Membağ

Kulak memesindeki kesik daha evvel bu denli dikkatimi çekmemişti. Masanın üzerine koyduğu gözlüklere bakmak isterken gözlüksüz yüzüne baktım ilkin ve sonrasında da kulağına takıldı gözüm. Oysa hep karşıdaki koltuğun örtüsüne bakıyordum, bazı şeyler değişmiyor, koltuk ve örtüsü bu odadaki değişmezlerden, bir de duvaraları kaplayan kitaplıklar. Oturduğum sandalye de değişmemişti gerçi, sandalyenin bakışı da. Hep karşıya bakıyorum, yanımda kalıyor, kafamı çevirmek istemiyorum, bunun yerine kibrit kutusuyla oyalanmayı tercih ediyorum.

 Çocukken köpeklerin kulağını kestiğinden ve bu işin ne kadar gerekli olduğundan bahsederdi. Birbirleriyle dalaşan,  kavga eden köpeklerin can noktası kulaklarıymış, en çok kulakları acırmış.

İşitme eşiğinin çok yüksek olduğu bu canlının kulağının kavgada hassasiyetli organ olması da normal sanırım. Ama kesilince de bir eksikliği hissedilmiyor, hala derinlerden gelen bir takım sessizlikler yakalanabiliyor.

Benim sessizliğm uzak ormanların uzak ağaçları arasında hışırdıyor, dallarına bahar gelmeyen ağaçların yuvaları noksan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...