11 Ekim 2012 Perşembe

mektup

ne zamandır mektup yazmıyorum. mektup yazmayı artık iletişim yöntemi olarak görmediğim için değil elbet. yoksa mektup yazacak kimsem olmaması mı asıl sorun. bu çağda kimsenin durup düşünmeye zamanı yok ki, oturup bir kağıdın başına inceden bir kelimenin peşine düşünsün.

"durursa anlaşılacak saatin kaç olduğu" dizesine atfen biz de anlayacağız şayet durmayı başarırsak bir gün hayatın bizden neler götürdüğünün.

zaman zaman posta kutusundan yıllar evvel bana ulaşmış mektupları okuyorum. gerçi bu işi yapmayalı da epey zaman oldu. şimdi düşünüyorum da bir mektup yazmayı kime yazacağımı bulamıyorum, yıllar evvel mektuplaştığım insanların yeni adreslerini mi edinsem yoksa.

ilkokulda öğretmişlerdi bize mektup yazmayı, ilk denemeleri o zaman yapmıştım. türkçe dersinin bir parçasıydı herhalde aslında düşününce hayat bilgisi dersinin bir parçası olması sanki daha anlamlı imiş gibi geldi.

mektupu hep uzaktakine yazmadım ama geneli şehirlerarası yazılmıştır. lisedeyken sınıf arkadaşımla mektuplaştığım  olmuştu. yalnız lise yıllarında postadan çıkan herşey  okunduğu için mektuplaşma çok uzun sürmedi desem meraklı ebeveyn olayının nasıl bir trajedi olduğunu tekrar hatırlatmış olmam herhalde. özellikle o yaşlarda hat safhaya varmış bir durumdu bu.

yurtta kalırken bir ara sesli mektuplar da yazdım Sevgili Clara ile başlayan ardı arkası kesilmeyen cümleler. burdan Taranta Babu'ya uzanan bir yol, acaba kaçıncı yazılamayan bir mektuptur bu düşünceler.

bir de kadınların yazdığı her mektubu göndermemesi durumu vardır, kökeninde her düşündüklerini söylememe dürtüsü yatıyor olabilir. bu bir kitap ismi daha doğrusu bu isimde bir kitap var "kadınlar neden  yazdıkları her mektubu göndermezler " tam isim budur. kadın erkek ilişkilerine bir odaklanma söz konusu kitapta elbette.

ama yine de mektuplu zarflı en güzel dizeler Edip Cansever'e ait.



"Hiçbir pul hiçbir zarfa yakışmıyor
Hiçbir zarf üç beş satıra" 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...