19 Ekim 2012 Cuma

trenli

ilk tren yolculuğumu 89 yazında söğütlüçeşme'den feneryolu'na yapmıştım halamla beraber. trenleri sevmemde bu yolculuğun tesiri olduğunu düşünmüyorum. daha başka bir itki olmalı. lise yıllarında boynuma fazlasıyla taktığım kolyelerimden birinin ucunda da tren simgesi vardı. çocukluğumda izlediğim vahşi batı filmleri mi yoksa sebep, ondan da emin edğilim.

geçen gün tren'e binmekten korktuğunu söyleyen birine trenin güzelliklerini anlatıyordum, ama daha ziyade şehirlerarası trenin insana sunduğu güzellikleri. öğrencilik yıllarında çokca Ankara-İstanbul arasında tren yolcuğu yapmış biri olarak arasıra Eskişehir'e uğramanın dışında başka şehirlerin istasyonlarını trenle geçmedim, yol üstündekiler hariç tabi.

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'nde geçen Prag Garını görünce elimde bavulumla amaçsızca bekleyebilirdim  herhalde orda günlerce.

bir ankara yolcuğu esnasında biletimi kontrol eden kondüktöre restorant'ın yerini sorduğumda adam bana trende restorant olmadığını söyledi. ben de mesajla arkadaşıma trende restorant yokmuş diye yazdım, o da bana sen bir trende olduğuna emin misin dedi. ben de ona "tren olsun da ben mi olmayayım" dedim. bunun üzerine trenli cümleler kuruldu uzunca bir süre. cümlelerin sahibi belki bir tren sessizliği ile sarsılıyordur şimdi.


-" aslında yalnız tren vardı. biz yaşayanlar lokomotifin bacasından semaya dağılan rüya kalıntılarıydık. istemeden başladık hayata."

-" hayatı raydan çıkmış bir tren başlattı. herşeyi. fütursuz bir korku düştü yüreğine, girdi gecenin koynuna. boğulup erimek isterken kara deryanın içinde hülyaya kapıldı.istemeden başlattı bu yalnız gezegende hayatı."

-" aslında ne tren vardı ne gökyüzü. gece gibi umutsuzluk kapladı her yeri. bal karıncaları düş kurmayı bıraktı."

-" aslında bütün geceler benimdir, daha zaman dahi ayak basmamışken yeryüzüne milyon tane geceyi ben yarattım içimdeki kederden. bu yüzden bütün yıldızlar benim çocuklarımdır dedi yıllar önce raydan çıkmkış bir lokomotif." 




porto garı, seramik desenli gar girişinden bir tren figürü. çevirmeyi unutmuşum.

Patricia Highsmith'in Trendeki Yabancılar adlı kitabını okuyorum, Tomris Uyar'ın eşsiz tercümesi ile dilimize kazandırdığı kitap olağanüstü bir polisiye.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...