7 Mart 2016 Pazartesi

Mağrib

Taşları önceden döşenmiş bir yola çıktığımı sandım. Her şey gelir yolcunun başına en çok da aklının kıyısından geçmeyenler.

İçimdeki taşları kıra kıra parçaladım, un ufak ettim iyice. Bekletilmiş, kıyısı perdahlanmış zaman, katlanılmaz gürültünü katlayıp rafa kaldırıyorum. Şimdi çölün karşısına çıkmaya hazırım.

Mağrib, uzak batı. Bir zamanların dünyasındaki uzak yer. Sesimin dağıldığı çöl, geceyi örten yıldız.

Yıllarca bir meydanın kıyısında oturmuş da dinlemiş gibi tüm sesleri, ilk kez gördüğüm meydanın kalabalığına ve  gürültüsüne aşinaymışcasına meydanda dolaştım. Camiü'l Fena yani fanilerin toplanma yeri Marakeş'in ve hatta tüm Fas'ın en büyük ve en kalabalık yeri. Hava kararınca birden meydanın görüntüsü de değişmeye başlıyor, gündüzden başlayan eğlence çeşitlenerek devam ediyor gecenin ilerleyen saatlerine kadar. Meydanda dövme yapan kadınlardan yılan oynatıcılarına, berberi çalgıcılar ve dansçılardan kelle paça tezgahlarına, masal anlatanlardan maymun oynatanlarına kadar her şeyi bulmak mümkün.  Ve her şey benim bir parçammışscasına benimle beraber bütün Suk'larda dolaştılar.

Suk yani kapalı çarşı, ana caddesini takipetmek bile güçken ara sokaklarıyla kıvrılan çarşının her yerini dolaşmak elbette mümkün, aralardan küçük meydanlara çıkmanız ve hatta kendinize oturacak dinlenecek kafeler bulmanız da mümkün. 'Cafe Des Epices' için Marakeşteki en güzel kafe desem abartmam herhalde, bir yandan kahvenizi içip bir yandan etraftaki hareketlilği seyredebilir, hatta gözünüze kestirdiğiniz çantayı şapkayı dinlence sonrası uzun bir pazarlıkla satın alabilirsiniz. 'Good price madame' herhalde en çok duyduğum cümleydi. Yalnız hiç bir şeyin gerçek fiyatının ne olduğunu kestiremiyorsunuz satıcnın söylediği ilk fiyatın üçte birine almaya bakın, good price ifadesi siz ürünü alana kadar defalarca yineleniyor.....

Devamı gelecek...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...