2 Kasım 2011 Çarşamba

rüyalar ve hayat

hayalgücü çok sınırlı bir insanım, zekam da pek parlak sayılmaz, akıl desen bende bulunmuyor.

gelgelim bu açığı fazlaca fantastik film seyrederek, kitap özellikle bilimkurgu okuyarak kapattığımı zannediyorum. denizaşırı rüyalar görüyorum sık sık . deniz bir süre sonra fiziksel olarak rüyalarımın mekanına dönüşmüş oluyor.

geçen gün rüyamda eski bir kilise gördüm, denizle arasında hiç bir engel olmayan bir tepeye konumlanmış, penceresinden bakınca yalnızca deniz görünen. yapının zemininde bulunan eski usul desenli zemin karoları hala canlılığını koruyan renkleriyle beni çok etkiledi ve girişimcilik duygularımı o kısacık rüyamda ayaklandırdı.

ama aslında kilise sandığım o yapı bir kilise değilmiş, meğer bir geminin kaptan köşküymüş, pencereden aşağıya doğru bakarken güverteden biri bana el etti ve çağırdı. aşağıya nasıl ineceğimi bilemezken kendimi birden denizin ortasında hızla hareketen o geminin güvertesinde buldum ve başladık  kaptan ile sohbete. geminin gezdiği denizlerden tarihine, demirlediği yere kadar.

sabah uyanıp da rüyamı hatırlamaya başlayınca yine mi dedim. napsam olayı yakışıklı Corto Maltese bağlayıp Bir Tuz Denizi Şarkısı'dır bu ömrüm, gel etme artık mı desem ya da çağrışımla Edip Abi'den "gördün mü hiç suyun yanmasını tuzda" diyerekten denizin üstünde buhar olup uçsam mı.

hamiş:Feneryolu Tren istasyonun zemin karoları rüyamdaki karolara çok benziyordu, tesadüfen rüyamı gördüğüm sabahın akşamı oradaydım karoları görünce şaşırdım.






1 yorum:

  1. Selam, "hayalgücü çok sınırlı bir insanım, zekam da pek parlak sayılmaz, akıl desen bende bulunmuyor." demişsiniz ya...

    Bu yazıyı yazan biri için bu cümlenizin pek geçerliliği yok görünüyor. Çünkü bu yazınız, bu cümlenizi çürütüyor:)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...