10 Şubat 2016 Çarşamba

Kıskaç

Yine de düşünmeden edemiyorum. Nasıl oluyor da geçmiyor, durup durup kendini hatırlatıyor anlamıyorum. Bir şey sürekli olarak yuvarlanıyor, dökülüp ufalansın istediğimizde çoğalan büyüyen bir hal alıyor.

Ağzımda büyüyen bir kelime var sanki. Sebebini yitirmiş bir kelime. Her defasında neden diye sormak istediğim bir düğümün uçlarını elimde tutuyorum.

Pencere önünün boş saksılarıyla bakışıyorum, toprak suyunu unutmuş, çiçeğini kurutmuş bir halde. Derdini hangi uçurumdan atmışsa artık öylece duruyor. Ben demir kapının kocaman kilidine anahtarımı oturtmaya çabalıyorum, bu koca boşluğu doldurmaya ne kadar uğraşsam da olmuyor, simetrisini tutturamıyorum, ağır kapı açılmıyor.

Manzarayı süsleyen boş ağaçlara bakıyorum, yapraklarını tam olarak yitirmemiş bir iki ağaç var sokakta, kendilerini şiddetli poyraza saklamışlar sanki. Rüzgarla tutundukları dallarından ayrılan yapraklar hep birlikte hareket ediyorlar, nota defterinin çizgilerinden kayan notalar gibi boşluğa hep beraber süzülüyorlar.

Ben yine duruyorum, düşüncem durmuyor, ansızın bir yangın çıksa ortasında kalabilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...