10 Mayıs 2014 Cumartesi

zehir

şehrin elektriğini kestik, her şey herkes sustu birden.camın ardından karanlıkta yalnızca çiçekçi tezgahlarının rengarenk çiçekleri seçilebiliyordu. ayağımdan vurdun beni, sanki bizden başka kimsecikler yoktu, iki kişi yaşadık epey.

kedi, gölün etrafında üç tur döndük ama bulamıyorum seni dedin. taksicinin telefonundan arıyordun, bir kez de taksiciye anlattım gölden sonrasını. sokağa koştum gece yarısı pijamalarla durdurdum arabayı. bayım burası son durak. tek başına çiçekçi tezgahına bakmaktan sıkılınca bir leğen papatya almıştın. döke saça taşıdık papatyaları eve, papatyalar uzunca bir süre kapının ağzında gazetelerin üzerinde kalınca da çok üzüldün. ama vaktimiz yoktu bayım. zaman arkamızdan kovalıyordu. sonunda kurumuş papatya kafalarını bir cam fanusa yerleştirdim. onlara fanus almanı istedim. papatyaya balık görünümü vermeyi uygun görmüştüm.

karanlıkta bağır çağır körebe oynuyorduk. kedi diye bağırıyordun, aramızda bir kol mesafesi vardı, ahtapot kollu oldum artık diyordun, kaldırımlarda savruluyorduk izmaritlerle beraber. elim kaydı karanlıkta kayboldun sen. bir arabanın farları kaldı  aklımda sadece, sonra geceyi bir taşın üzerinde geçirdim. yıkıldı herşey ellerimle kollarımla süpürdüm ortalıkta ne varsa.

balkonda oturup karşıdaki binanın duvarına şişe fırlattım uzunca bir süre, geceyi bağıran sesler dağıldı ortalığa. araba sesleri ayak tıkırtıları yanıp sönen otomatlar.

hani  bir karpuzun içine kafamızı sokmuştuk sazlıklara karşı. bir bahçenin içinde, sinemaların arka koltuklarında, localarında kaybolmuştuk.

bir süre hiç çıkmadım dışarı kimseler görmesin dedim, vapurlarda hiç hiç içerilerde oturamadım yağmur ıslattı deniz ıslattı. sonbahar bitti kış geldi. insanlarla aramdaki yaş farkını hızla kapatarak ben bir yaş daha büyüdüm.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...