8 Mayıs 2014 Perşembe

müşfik

kocaman ayakları vardı. koccaman bir başparmağı, uyandığında parmaklarını çatırdatırdı. gece masalcısı bir devdi. yalanına kapıldığım dünya. sabaha kendimizi stiks (styx) nehrinin üzerinde bir kayıkta bulmamız an meselesiydi neredeyse. aklıma güvenmemeliyim biliyorum, hatta hafızama bile inancımı yitirebilirim. yine de düşündükçe yumuşak bir bulutun üstüne bırakma isteğinden kurtaramıyorum kendimi bugün bile.

kara çarşafların, deniz kokulu odaların içinde mehtabın fısıltıları sürüklenirdi aramızda. müşfik bir yalancıydın. inanmamak için güneşi hiç görmemiş olmak gerekirdi. koca bir şehir eşlik ederdi bize, hangi sokaktan kim ne zaman çıkarsa çıksın karşılaşmak hep vuslata ermek gibi olurdu. kimileyin arkamda olurdun hissettirmeden elini boynuma atardın. kocaman kollarının üstümde olması yahut başımı kollarının üstüne koymak çocukluktan kalma bir hatıraya eşlik ederdi.

Cesur korkak , karanlık odaların özgüveni olmazmış ya da bizde yoktu. masal kahramanının gözü pekliği dolaşırdı aramızda, ondan mı geliyordu bendeki bu macerayı böylesine coşkuyla yaşama isteği. ışık yanınca kaçışan böcekler gibi aklın dağılır, herkesin bildiği senin bilmediğin bir şey mi vardı, ya da kimsenin bilmediği yalnız senin bildiğin bir şey mi dolaşmaktaydı zihninde. Çıplaksındır orada, zihinin rahat vermezdi gerçi bir gece karanlık bir şehir nereye baksan yıldız.

bir kiraz çiçeği düşü gibiydi, erik yiyip Sait Faik'i anardık. baharı parklarda kutlardık.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...