9 Ağustos 2013 Cuma

pere lashaise sakinleri

her rockçu genç gibi benim de paris'e gidince yapacağım şeylerin başında Jim Morrison'ın mezarını ziyaret etmek vardı. neden böyle diye soramayacaktım elbet, ya da kapının arakasında ne var Jim diye. bu yaşadığımız şey gerçek mi, yanılsama mı diye de soramayacaktım. sanırım her şeyin  yalandan olmasını isteyen bir yanım da var, katlanılmayacak gerçeklerle yaşamanın acısı, bunca aptallığın bir güldürü olmasını istemek, karalarla denizlerin yüz ölçümü değişirken, insanların bunca bencil ve koltuk çılgını olması fikri, dayanılmaz.

                     
                                  riders on the storm


yıllarla beraber mezarlıkta ziyaret edeceğim insan sayısı artmaya başladı. zalimin zulmü ne denli artıyorsa, bizim umudumuz da hiç bitmiyor sanırım. kocaman bir gülümseme, hep bir gülüşle hatırlanmak bulunduğumuz duvarın ardına inat, bir yeni doğan heyecanını yaşamak.



çerçevesiz hayatın yaşam alanı, bir kaplanın yaşam alanını paylaşmak gibi bir şeye dönüşebiliyor kimi zaman. av. gönlü av'dan yana kayan bir avcı ise imkansız, avcı hikayeleri hala mübalağa sanatının örnekleri. resimlerini  gördüğümde çok şaşırmıştım, nasıl olabilir, hüznüme ve çıplaklığıma ortak edebileceğim kadınlar. varlar.


                                        amedeo modigliani

şarkıyı bölüştük,  fikri bölüşemedik, müjgan, yanaklarımızdan süzülen.



matemimle gittim mezarlığa, siyahlarımı kuşandım, gençliğimi de yanıma aldım, bana sonsuz gençlik bahşedilmişcesine, dolaştım yüz yıllık ölüler arasında.


                                                         oscar wilde


pere lashaise mezarlığı, kendinde yaşayanlarıyla mutludur elbet, ya da bu kadar huzursuz ve sakin olmayan insanlarıyla yaşamayı kendine dert etmiyordur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...