6 Ocak 2016 Çarşamba

Rüya

gölgeler şehrinde bizans tapınağı arıyorum, uyku göz kapaklarımın üzerinde çizgiler oluşturuyor, ben aradağım yere nasıl gideceğimi hala bilmiyorum. Her şey taslaklar halinde birikiyor, ortalıkta dağınıklık yaratmasın diye hiç dışarı çıkarmıyorum onları. Ama şimdi haritada aşağı yukarı yerini belirlediğim bu tapınağı görmek istiyorum. Zihnimin çok dışından gelen bir dürtü sayesinde bu bilgiye sahibim ve o tapınağı bulmak istiyorum. Uykuyla  aralanmış zihnimin yol göstericiliğinde, bir yer bulmak çok da zor olmasa gerek. Sadece iç ses, rehber olabilir.

Bindiğim araç ve içindekiler, yüzyıllardır konumlarını hiç değiştirmemişlerdi sanki yeni bir yolcuya hasret gözlerle bana bakıyorlardı, ben arkalarda sığınabileceğim bir alan var mı diye ileriye bakıyordum.  Bu soluk benizli, buruşuk insanlardan yayılan toprak kokusunu içime çektiğim an hiçbir şeyden kaçamayacağımı anladım.  Nereye gitsem beni izleyecek, ne yapsam ona bakacak ve düşüncemden çıkmayacaklardı.

Beni nice kıvrımdan sonra bir yolun ortasında indirdiler, sağ tarafımda bir sanatoryum sol tarafımda yüksek yamaca kurulmuş orman vardı. Uzunca bir süre baktıktan sonra orman'ın içine girdim, kayarak düştüğümü hatırlıyorum yerlerde biriken kuru yapraklara basınca, sonra toparlanıp tekrar tırmanmaya devam ediyorum hiçbir şey olmamış gibi.

 Sonunda büyük bir ağacın kovuğundan içeri giriyorum, karşımda beni bekleyen tapınağım duruyor, tapınağın duvarında kocaman bir resim. Çatal boynuzları rengarenk,gözlerimi gözlerinden alamıyorum.

Neden sonra uyanıyorum,


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...