12 Eylül 2013 Perşembe

günler / günlükler

Susan Sontag, onu hiç böyle bilmezdim. Daha doğrusu onu tanımıyor muşum bunu farkettim, oğlu David'in yayına hazırladığı günlüklerin ilk bölümünü okudum. 17. yaşı ile 30. yaşını kapsayan ilk bölüm Dante gibi hayatın ortasında olan beni çok etkiledi. üç cilt olacakmış, sabırsızlıkla diğer ciltleri bekliyorum.

patti smith'in kitaplarını da başladıktan sonra büyük bir coşkuyla okumuştum.  benzer hayatlar gençlik günlerinin ve dahi aslında hiç bitmeyen varoluş sorunu, yeni yetmeliğin ipsiz sapsız sorumsuz hallerinin felsefeyle harmanlanması diye de özetleyebiliriz. ya da herkesin sorumsuz olarak adlandırdığı ama  kendi içinde bir şey,  çok şey barındıran bir hayat.

defter tutan, biriktiren kadınlar. kadınların kararları ya da kararsızlıkları ya da kararlı duruşları, öyle değilken en çok da. o öyle değilken bu böyle değilken gökten üç elma düşüyor, tekrar yer çekimi, tekrarlayan yer çekimi. şap. (şair adam bulutların üstünde oturur )

"kendimi tanımlamak için yazıyorum - bir kendini yaratma eylemi olarak - olma sürecinin bir parçası bu. kendimle diyalog içindeyim, sevdiğim yaşayan ve ölü yazarlarla, ideal okurlarla..."*

birinin günlüğünü okumak, ne kadar duygu düşünce paylaşırsak paylaşalım,  tam olarak onun beyin kıvrımlarında dolaşmak gibi olmasa da, yine de birinin çoğu zaman dillendirmediği duygu ve düşünceleri teklifsizce okumaya cürret etmek gibi, tüyler ürperten bir heyecan.

çocukken tuttuğum defterler vardı, hepsi aile içi drama dönüşürdü okunduğunda. ben de ne yaptım defter tutmaktan vazgeçtim. beş kardeşle yapılacak iş değil, defter biri olmasa diğeri tarafından bulunup okunuyor, sonra bir de ortalığa saçılıyordu.

sonra monologlar, beynin içinde kendi kendine hasbihal etme. günlük tutmak da kendi kendine hasbihal, hatta beynin içindeki monologlardan çok daha iyi bile sayılabilir yerine göre. düşünce hızıyla yazmak mümkün olmasa da ve yazarken kelimeler yahut cümleler değişikliğe uğrasa da yazmak çok daha büyük bir eylem. en azından somut gerçeklerle baş başayız. sontag gibi bir tanıma ulaşma isteği.

" bastırılmış duygularım dışarı sızıyor - yavaşça
kızgınlık biçimini alıyorlar
sürekli içimden geçen kızgınlık sızıntısı "

"ne hissettiğimi neden bilmiyorum ? dinlemiyor muyum ? yoksa kapalı mıyım ? herkesin her şeye doğal tepkileri yok mudur ? 

"gerçek duygularımın ne olduğunu bilmediğimden söylesin diye karşımdakinde başvuruyorum. karşımdaki ona göre duygularımın ne yönde, nasıl olması gerektiğini söylüyor. benim açımdan sorun değil, çünkü duygularımın ne olduğunu zaten bilmiyorum, uyumlu olmaktan hoşlanıyorum, vb."

"merhametli olma. merhamet bir erdem değildir. merhamet, gösterdiğin insanlar için kötüdür. onları hakir gördüğün anlamına gelir."

"hayatımı yaşıyorum fakat hayatımın içinde yaşamıyorum."


 Susan Sontag Yeniden Doğan Günlükler ve Defterler, 1947-1963 Agora Kitaplığı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...