14 Kasım 2012 Çarşamba

sıradışı

nedir insanları bir çizginin gerisinde yahut berisinde görmenin nedeni. bir çizginin ötesine geçmek hudutların yok sayılması mı, normalliğin ötesi mi. geniş kalabalıkların kabalıklarının uzağına atması kişiyi soyutlanmış bir sıradışı mı yapıyor. tercihlerimiz biz öyle istediğimiz için mi bizim tercihimizdir acaba, ben hiç sanmıyorum bunun böyle olduğunu.

normalliğin yeni bir tarife ihtiyacı var sanırım şöyle geniş onu bunu herşeyi kucaklayan bir tanım olmalı bu hem de. artık o küçük eski dünyamız yok,  itiş kakışla dolu, sıcak, saçma sapan  bir şeye dönüştü dünya. ya da ben yaşlandıkça acayip bir hal almaya başladım. dinamiklerini yitirmeye başlayan stabil birine dönüşüyorum galiba tamda yaşlılık alamati, ne kadar yaşlıyım desemde ona buna yaşlanmakla gurur duymuyorum.

dünyanın yaşlandıkça bizi üstünden atmaya çalışmasına öfkeleniyorum belki. elbet bizi de ters köşeye yatıracak dönerken dönerken bir bakmışız dönme dolap boşa çalışıyor azamati sual olunmaz.

samanyolunda bir gezintiye çıkmak istiyorum bazan, hatta bazan neden uzayı anlamaya çaba sarfetmediğimi düşünüp hayıflanıyorum. olimposta gökyüzü ne kadar güzeldi misal, yıldızlarla kaplıydı gece göğü, akrepler bir gün mani olmuş olsa da sahilden gökyüzüne bakmak ömrümce göremeyeceğim bir eşsizlikle burun buruna olduğumu hissettirmişti bana.


                         " viyana'daki dönme dolaptan bir kesit"


şimdi ben küçüçük dünyanın, küçük bir çocuğuyum. nedenimi arıyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...