basit sorular soruyoruz cevabını alamadığımız. çocukken de böyleydi bu, renkli misketler dünyası, çayırlar, çalılardan ağaçlardan oluşmuş sınırlar. gece göğü daha bir aydınlatırdı içimizi sanki, ya da yukardaki ile konuşmanın en müsait olduğu an. ay'a yıldızlara bağlanmak. ama yine de beyaz bulutlarla kaplı gökyüzü bizi sokağa, dışarıya bağlardı çocukken.
bir hayalin bir tutkunun peşinde yıllarımı harcayabiliyorum. bir kaç hafta sonra ben de Rimbaud'nun mezarını ziyaret edeceğim. Cehennemde Bir Mevsimde'den bir parça "Yakacak ciğerlerimi deniz havası; yağızlayacak derimi yitik mevsimler. Yüzmek, avlanmak, ot dövmek, özellikle tütün tüttürmek; kaynar madenler gibi sert içkiler içmek ateşlerin çevresinde yaptıkları gibi atalarımın. Geri döneceğim, demirden kollar ve bacaklarla, kararmış derimle, öfkeli gözle: Güçlü soydan olduğumu düşünecekler , yüzüme bakarak. Altınım olacak: Aylak ve kaba olacağım. "
biriktiriyoruz, bağımlılık derecesinde olmasa da bir takım objelerin tutkunuyuz. özellikle eskinin vazgeçilemeyen hatıralar. bir kutuyu açarsın ve dönmek zor olur tekrar şimdiye. geçmiş takipte.
çünkü hep geceydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder